Şarköy, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. Tekirdağ'ın güneybatısında Marmara Denizi kıyısında kurulmuştur.
Şarköy ilçesinde biri ilçe merkezi ikisi kasaba olmak üzere 3 belediye (Hoşköy, Mürefte) teşkilatı vardır. Güzel plajlar bulunduğundan turistik merkez durumuna gelmiştir. Tekirdağ`ın tek mavi bayraklı ilçesidir.
Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tesbit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.
Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.
UZUNKÖPRÜ
Uzunköprü kenti Sultan II. Murat tarafından Ergene Şehri adı ile kuruldu. Uzunköprü ile ilgili, ilk yazılı metin, Sultan II. Murad'ın vakfiyesi "Vakfı Sultan Murat Der Ergene" başlığını taşır. Hoca Sadettin Tacü't Tevarih (C.II.S.164) adlı yapıtında "Orasını konaklanacak düzenli bir yer haline getirdi. 174 yüksek kemer üzerine uzatılmış eşsiz bir köprü yaptırdı ki, cihana örnek oldu. Köprünün bir başında Ergene adı ile anılan bir kasaba kondurup." diyerek bu kasabanın adını Ergene olduğunu belirtir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar bu adla anıldı.
Keşan ilçesi M.Ö. 30. yy'dan itibaren Luvi ve Trak Türkleriyle başlayan bir geçmişe sahiptir. Yöre daha sonraları eski Yunan, Pers, Makedonya ve Bizans yönetimlerinde kalmış, 14.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
1877 yılında ilçe olan Keşan, sırasıyla Rus, Bulgar ve Yunan işgallerine uğramış, 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkes Anlaşması sonrası 19 Kasım 1922'de TBMM hükümetine bağlanmıştır.
Kent 1359 tarihinde Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra, buraya Anadolu'dan göçmen getirtip yerleştirildi. "Gacal" tabir edilen eski yerlilerin bunların torunları olduğu söylenir. Trakya'nın güneyine yoğun olarak yerleştirilen bu yörüklere "Topkeşan" yörükleri deniliyordu. İsim zamanla kısaltıldı ve Keşan olarak kullanılmaya başlandı. Bir başka söylenceye göre ise kirişlerinin çokluğu ile dikkati çeken bir han vardı. Keşan adı "Kırkkirişhan" adından bozmadır.
Keşan'ın ismi ile ilgili bir başka söylenti de, bugünkü eski mezbahahane'nin bulunduğu yerde çok eskiden bulunan,kervanlarların dinlenme yeriyle ilgilidir. burada atlar dinlendirme amaçlı kaşandırılır, yani araba ve koşumlarından sökülüp dinlendirilirmiş. Kaşandırmak yani dinlendirmek deyimine dayanılarak Keşan' ın adı bir müddet kaşan olarak da kullanılmış.
Anadolu'da halk arasında işlevi "çekmek" türünden değişik nesnelere de bu ismin verildiği görülür. Bazı yörelerde atların deri koşumlarına "kaşan" denmektedir. Ayrıca Keşan ismiyle, İran'da bir kent de bulunmaktadır.
İlçenin antik çağdaki adı birçok kaynakta geçtiği gibi, "Zerlanis"tir. Bölgeye M.Ö. 30.yy'dan itibaren gelmeye başlayan Luviler'in bu ismi verdikleri kaynaklardan anlaşılmaktadır. Bu isim Roma döneminde de kullanılmıştır.
Kanuni'nin Sadrazamı Mustafa Paşa 1529'da Mimar Sinan'a Bulgaristan'da Meriç üzerinde yirmi kemerli Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsünü yaptırdı. Bu köprünün başındaki kasabaya da Cisr-i Mustafa Paşa kazası (Svilengrad) dendi.
Edirne Sancağına bağlı, köprülü olan bu iki kasabada, karışıklıkları önlemek amacı ile Ergene kentinin adı Cisr-i Ergene'ye çevrildi. Ancak halk bu değişikliği hiç bir zaman kabul etmeyerek, Uzunköprü adını benimsedi.
Ünlü seyyahlardan A.Dela Motraye; Avrupa, Asya ve Afrika adlı seyahatnamesinde (S. 396), 1727 yılında Cisr-i Ergene'ye geldiğini ve Türk'lerin bu kasabaya Usun Kupru (Uzunköprü) dediklerini yazar.
Keçeci Zade İzzet Molla da 1820 de Keşan sürgününden dönerken Uzunköprü'den geçer. Mihnet Keşan adlı yapıtında; Azimet edüp üzre heman göründü Uzunköprü çün ab-ı revan, diyerek halkın benimsediği Uzunköprü adını kullanmıştır.
1873 yılında Uzunköprü'den demiryolu geçer. Kasabanın adı Cisr-i Ergene olduğu halde, yeni istasyon binasına "Uzunköprü" levhası asılmış ve tren tarifelerinde de Uzunköprü yazılmıştır.Sonuçta 1917 yılında çıkan Devlet Salnamesinde, ilçenin resmi adı Cisr-i Ergene bırakılmış ve halkın benimsediği Uzunköprü adı kabul edilmiş oldu.Ancak 1920 yılında Uzunköprü'yü işgal eden Yunanlılar kentin adını Makrifere'ye çevirdi. İki yıldan fazla bu adla anıldı. 18 Kasım 1922'de kurtuluştan sonra, kentimiz Uzunköprü olan özgün adına kavuştu.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı(AGİK)
Avrupa'da güvenlik, insan hakları ve ekonomik dayanışma konularında ülkeler arasında işbirliğini artırmak, barış, istikrar ve refahı sağlamak amacıyla kurulmuştur. 32 Avrupa ülkesi, Kanada ve ABD'nin katılımıyla 1973'te Helsinki'de yapılan konferans; 1975'te bağlayıcı olmayan Helsinki Nihai Senedi'nin kabulüyle sona ermiştir.Bu belge AGİK sürecinin temelini oluşturur. Bu senet Avrupa'da II. Dünya Savışı sonrasındaki sınırları dokunulmaz kabul etmiştir. Senete imza atan ülkelerin insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklere saygı göstermelerini, bilim kültür ve başka alanlarda ülkeler arasında işbirliği yapılmasını öngörmüştür.